27 Şubat 2017 Pazartesi

FİTOBESİNGİLLER ...

Fitokimyasallar de denilen fitobesinler özünde vitamin ya da mineral değillerdir; ancak kanser başta olmak üzere kalp hastalıkları, göz bozuklukları, kan pıhtılaşma sorunları gibi pek çok hastalıkla savaşan ve bazı yiyeceklerde bulunan bileşiklerdir.
Bu kimyasal bileşikler aynı zamanda meyve sebzelere canlı renklerini veren bileşiklerdir. Her gün farklı renkteki meyve ve sebzeleri seçerek beslenmenizde çeşitlilik sağlar ve hastalıklarla savaşan maddeleri de bol miktarda almış olursunuz.


Bu besinler şunlardır:


  • Likopen
  • Falvanoidler
  • Alfa- beta karoten
  • Kriptoksantin
  • Lutein
  • Zeaksantin
  • Antioksidanlar
Öğünlerinizde her renkten bulunmasına özen gösterin.

Kırmızı

Domates, karpuz, nar, çilek, pembe greyfurt vb.

kırmızı meyve ve sebze ile ilgili görsel sonucu


Koyu kırmızı / mor

Üzüm, böğürtlen, yaban mersini, elma, kuru erik, çilek, patlıcan vb.

mor meyve ile ilgili görsel sonucu

Turuncu

Yer elması, mango, mandalina, havuç, kayısı, balkabağı, kavun vb.

turuncu meyve ile ilgili görsel sonucu

Turuncu / sarı

Portakal, mandalina, turunç, şeftali, papaya, nektarin vb.

turuncu sarı meyve ile ilgili görsel sonucu

Sarı / yeşil

Mısır, avakado, ananas, şeftali, kavun vb.

mısır avakado ile ilgili görsel sonucu

Yeşil

Brokoli, yeşil fasülye, ıspanak, bezelye, brüksel lahanası, bamya, marul, maydanoz vb.

yeşil sebzeler ile ilgili görsel sonucu

Beyaz / yeşil

Sarımsak, soğan vb.

soğan sarımsak ile ilgili görsel sonucu

Mavi

Yabanmersini vb.

Görsel sonucu

Vitamin ve mineraller yiyeceklerimizde bol miktarda bulunur. Et ürünleri, meyve ve sebze, süt ve süt ürünleri ve tahıl bakımından yeterli ve dengeli beslenildiğinde günlük yiyecekler ile yeteri kadar alınırlar.

Başka bir deyişle uygun vitamin ve mineraller ancak tüm besin gruplarını içeren bir diyetle mümkündür.

Yiyeceklerle yeterli vitamin ve mineral alamadığını düşünen insanlar alternatif olarak bu bileşikleri alma yoluna gidebilmektedir. yeterli ve dengeli beslenen kişilerin dışardan ekstra destek almasına gerek yoktur.


Eksiklik olduğunu hissettiğiniz durumlarda diyetle de yerine konulamadığında doktorunuza danışarak supleman kullanımına gidin.


















20 Şubat 2017 Pazartesi

TÜM YAĞLAR ÖCÜ DEĞİLDİR



         Zayıflama diyetlerinde genel kanı; ya ekmeği kesmek ya da yağsız beslenmektir. İlkini yanlış          olduğunu defalarca yazılarımda da söyledim, danışanlarıma da asla ekmeksiz diyet yazmam.


        Yağlara gelecek olursak 1 gr’ının 9 kalori enerji verdiğini herkes biliyor. 2 çeşit yağ olduğunu da..       Doymuş ve doymamış yağlar. Kısa tabirle oda sıcaklığında katı ise doymuş; değilse doymamış yağdır.
    Göz ardı edilen ise; bazı yağların yiyeceklere lezzet katmasının yanı sıra beyin fonksiyonları, eklem hareketleri , parlak saçlar, ışıltılı cilt ve tırnaklar için elzem olduğu.

GÜZEL tırnaklar ile ilgili görsel sonucu



Vücut, siz yağdan kıssanız da alınan karbonhidratlardan zaten yağ üretir. Üretilen bu depo yağ doymuş cinstendir. Doymamış yağları ise dışardan yiyeceklerle almamız gerekir. Bunların ismi de omega  yağ asitleridir.
Omega-3 yağ asitleri kasları yağdan arındırır ve bel ölçünüzü inceltmeye yarayan en iyi yağdır. Keten tohumu ve somon, morina gibi büyük derin su balıklarında bulunur. Haftada en az 2 kez balık yiyin burdan geliyor J


İlgili resim


Omega-6 yağ asitleri ise en yaygın kullanılan ayçiçek yağında bulunur. n-3/n-6 oranı 1/1 olması gerekirken bitkisel yağların (omega-6) daha fazla kullanımı nedeniyle bu oran 1/10 ‘a kadar çıkmaktadır. Bu durumda vücutta su birikir ve kilo alımı kaçınılmaz olur.
Bir de omega-9 vardır ki; vücut için en yararlı olan yağlardandır. Zeytinyağı, avokado ve kuruyemişlerde bulunan yağ cinsidir.
Görüldüğü gibi yağsız beslenmek yerine  doğru yağları doğru oranda tüketmek, beyin fonksiyonları  ve etkili kilo kontrolü için daha gerçekçi ve doğru tercihlerdir.
Mantıklı miktadaki yağlar sağlık için iyi olduğu kadar yağsız kas kütlesini koruyarak metabolizma hızınızı da artıtrır. Bunu da insülin ve glukagon dengesini sağlayarak yaparlar.
En başta dediğim gibi 1 gr 9 kalori. Bu konuda doymuş ve doymamış yağ ayrımı yok malesef. Doğru beslenme alışkanlığı edinmek, yeterli ve dengeli beslenmek için siz de bu işin eğitimini almış diyetisyenlerden destek alın. 1 çay bardağı zeytinyağını çay gibi içmeyin.





25 Ocak 2017 Çarşamba

Adet Dönemleriniz Kabusunuz Olmasın !!!

Adet Döneminde Beslenme

Adet olmadan günler önce belirtiler başlar... Vücudun şişer, mevcut kıyafetler dar gelmeye başlar, ve tabii bitmek bilmeyen tatlı krizleri de cabası... Koca bir çikolatayı bitirip sonra pişmanlık duymak pek çok kadının her ay kısır döngüsü adeta. Bu dönemde sağlıklı beslenme büyük önem taşır. Dikkat edilmediği takdirde kilo almak kaçınılmaz olur; bu yüzden beslenme programında bazı püf noktalara dikkat etmek adet döneminin istenmeyen etkilerini azaltabilir.






Adet döneminden 1 hafta kadar önce vücutta su tutumu başlar ve bu da tartıda 1.5-2 kg artış gösterebilir. Geçici bir durum olmakla birlikte tüketilen tuz miktarını azaltmak ödemi de azaltacaktır. Yüksek tuz tüketen biriyseniz baharatlardan faydalanın ve salata gibi yiyeceklerinizi limon, sirke veya nar ekşisi ile tatlandırın.




Adet dönemi ödemi nasıl önlenir?
·         Günde en az 2.5 litre su tüketin.
·         Meyve değişimlerini ananas olarak tüketin.
·         Çok tuz tüketiminden ve şarküteri, salamura ürünlerden kaçının.

Bu dönemde görülen göğüs hassasiyeti de yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyerek konforu azaltmaktadır. Kola ve kahve gibi içecekler yerine ada çayı, melisa çayı tüketmek size iyi gelecektir.

Bu dönemde demir, magnezyum ve B6  vitamini seviyelerinde düşüş gözlenebilir. Kanamayla birlikte görülen demir kaybının önüne geçmek ve demir eksikliğine bağlı anemiden kaçınmak için beslenmenizde yeteri miktarda yağsız et, tavuk ve balık olmalıdır. Demir emilimini arttırmak için özellikle demiri koyu yeşil yapraklı sebzelerden alıyorsanız yanında mutlaka C vitamini kaynağı taze meyve sularını tercih edin.

Demir emilimini etkilediğinden dolayı yemeklerle birlikte çay ve kahve içmeyin. Içmek için en az 1 saat geçmesini bekleyin.





Gelelim koca bir paket çikolata ve sonrasında yaşanan pişmanlık olayına. Bunun başlıca sebebi vücutta Mg düzeyinin azalması ve tatlı ihtiyacının artmasıdır. Mg başlıca; koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuruyemişler, tam tahıllı ürünler, kabak çekirdeği, muz, kakao, süt ürünleri, peynir, soya fasülyesi, portakal ve avokadoda bulunur. Mg ile Ca bir arada tüketildiğinde sakinleştirici etki gösterdiğinden kakao oranı yüksek bir parça çikolata ile bir fincan sıcak süt tüketmek hem tatlı ihtiyacını kesecek hem de sizi sakinleştirecektir.

Ayrıca B6 vitamininden zengin beslenmek sinir sistemine iyi gelir ve adet dönemi öncesinde yaşanan sinirlilik, gerginlik durumunu azaltır. Kaynakları; balık, tavuk, soya ürünler, avakado, yumurta, brokoli, muz, havuç, ıspanak ve tahıllardır.




Beyaz ekmek, makarna, beyaz pirinçten pilav tokluk oluşturmadığından zaten sürekli aç hissedilen adet dönemi için uygun yiyecekler değildir. Bunun yerine tam tahıl ekmek, makarna, çavdar, bulgur pilavı, kurubaklagil tüketmek hem az porsiyonla doymanızı hem de posa alımı sağlayarak düşük enerji tüketmenizi sağlar.







Kuruyemişler E vitamini, magnezyum ve selenyum içeriğiyle adet dönemi yakınmalarını en aza indirir ve tokluk vererek tatlı krizlerini azaltır. Yüksek enerji içeriklerini düşünürsek günde 10 fındık, 5-6 badem ya da 4 ceviz tüketmek yeterli olur.

Tatlı krizine neden olan adet döneminde azalan östrojen seviyesidir. Östrojen hormonunun vücutta dolaşımının azalması kan şekerinde düşmeye, dolayısıyla iştahta artışa neden olur. Bu durumun önüne geçmek için diyetinizde kompleks karbonhidratlara (tam tahıllı ekmek, kurubaklagil,  kepekli ekmek/makarna, bulgur, karabuğday) yer verin. 

Bunun yanında 3 ana 3 ara öğün şeklinde ve posa ağırlıklı  beslenemek hem bu dönem için hem de genel sağlık açısından kaliteli yaşam sürmenizi sağlar.

Tatlı Krizlerini Yatıştıran Sağlıklı Alternatifler

  • 1 fincan süt + 5 badem
  • 1 küçük muz (tarçınlı)
  • 2 adet kepekli galeta + melisa çayı
  • 1 halka ananas + ada çayı
  • 2 kuru incir + 2 ceviz
  • 2 kuru kayısı + 5 fındık
  • Küçük kase sütlü tatlı
  • 1 çay bardağı yoğurt + yulaflı bisküvi

SANCISIZ GÜNLERE...






















6 Ocak 2017 Cuma

Vejetaryen mom to be


Merhabalar yeniden;

Bu yazımda vejetaryen hamilelere değinmek istiyorum. Onların basit tabirle et yememesi bana ne kadar garip geliyorsa eminim onlar da benim et yememi garipsiyorlardır :D

Vejetaryenlik ya da etyemezlik farklı sebeplerle et, balık ve kümes hayvanlarının tüketilmemesidir. Et dışında yumurta, süt, bal gibi besinleri tüketmeyenlere de vegan denir.

Alt gruplarını da sıralayacak olursak;

Lakto-ovo vejetaryenler: Hayvan eti, tavuk, balık yemezler; ancak yumurta ve süt ürünlerini tüketirler. %80-90 oranında vejetaryen bu türdedir.

Lakto vejetaryenler: Hayvan etleri dışında yumurtayı da kesinlikle tüketmezler. Sadece süt, yoğurt, peynir ve bunlardan yapılmış besinleri yerler.

Ovo vejetaryenler: Yumurta dışında her türlü et ürünü ve süt ürünlerini tüketmezler.

Pesketaryen: Balık dışında hiçbir hayvansal kaynağı tüketmezler.

Semi-vejetaryenler: Sadece beyaz et tüketirler.

Veganlar: Vejetaryenler içinde en katı olanlarıdır. hiçbir hayvansal gıdayı tüketmezler. Beslenmelerinde ete, sütürünlerine, yumurtaya ve bala yer yoktur. Hayvanlardan üretilmiş hiçbir şeyi tüketmez ve kullanmazlar.

Vejetaryen kelimesi Latincede "sağlam, canlı, yaşam dolu" anlamına gelen "vegetus kelimesinden gelir. Vejetaryen olmanın dini, ahlaki ve beslenmeyle ilişkili sebepleri var diyebiliriz.

Biz beslenme uzmanları da günlük yaşantımızda sebze meyve tüketimini arrtırmayı, posa içeren tahıllı besinleri tüketmeyi, yağ, tuz, şeker kullanılımını azaltmayı öneriyoruz elbette. Tek başına bile bazı yetersizlikler görülme riski olan vejetaryen beslenmenin; vücudunda bir bebek büyütürken doğuracağı sonuçlar şüphesiz başta bebek olmak üzere geri dönüşü olmayan sonuçalara yol açabilir.

VEJETARYEN GEBELİĞİ

Eğer katı bir vejetaryenseniz yani vegan grubunda yer alıyorsanız gebeliğiniz çok riskli geçebilir. Bebeğinize karşı sorumlu hissederek bir an önce hayvansal kaynaklı gıda tüketmeye başlamalısınız. Bu fikir başta uzun yıllar boyunca hayvansal kaynaklı gıda tüketmemiş olanlar için imkansız gibi görülebilir. Fakat unutulmamalıdır ki; sağlıklı beslenmenin formülü sebze, meyve ve tahıl tüketmenin yanında et, süt ve yumurta gibi hayvansal kaynaklı besinleri tüketmeyi de gerektirir. 

Sadece bitkisel kaynaklı beslenmek başta B12 vitamini olmak üzere demir, çinko, kalsiyum, protein, B2 ve daha birçok çok besin öğesi yetersizliğine sebep olur. Bütün bu eksiklikler de anne ve bebek için sorun teşkil etmeye başlar.

Vejetaryen beslenme bir akım gibi başladı ve son zamanlarda yaygınlaşmaya başladı. Pek çok insan bu akıma uyarak hayvansal kaynaklı gıda tüketmeyi reddetmektedir. Bu durum gebelik süresinde de devam ettiği esneklik yapılmadığı sürece hayvansal kaynaklı besinlerden karşılanabilen pek çok besin öğesi vücud alınmadığı için sağlıksız bebekler dünyaya gelmektedir. Ayrıca hamilelik boyunca annenin mevcut depoları bebek için harcanacağından doğum sonrası annenin sağlığı da tehlikeye girebilir. Çünkü anne yeterli ve dengeli beslenmeye başlamadığı sürece boşalan depolar yerine konamaz.

VEJETARYEN GEBELER NASIL BESLENMELİDİR?

Vejetaryen beslenme tarzına direk olarak iyi ya da kötü diyemeyiz. Hnagi tür vejetaryen olduğuna bağlı olarak avantaj ve dezavantajlar iyi değerlendirilmelidir. tabii eksikliği olabilecek besin öğelerini de düşünerek duruma ona göre yaklaşılmalıdır.

Mesela; sadece kırmızı et tüketmeyen semi-vejetaryenlerde demir eksikliği düşünülmeli ve ona göre tedbir alınmalıdır.

Avantajları;

  • Hayvansal gıda tüketmedikleri için, bunlardan yapılan salam, sucuk, sosis vb. gıdalar ile kızartma yapılan etleri de yemezler ve pişirme hatalarından dolayı karsinojenik dediğimiz zararlı madde tüketimi vejetaryenlerde olmaz. 
  • Yine sebze, meyve tüketiminin bol olması antioksidan öğelerin vücuda fazlaca girmesini sağlar ki; cilt sağlığından, kanser oluşumunun önlenmesine kadar pek çok faydasını görürler.

Dezavantajları;

  • Yukarda saymış olduğum pek çok besin öğesinin vücutta yeterli miktarda bulunmamasına yol açar ki; annenin yediklerinden beslenen fetüs için bu tehlikelidir.
  • Yine protein ve B12 eksikliği başta alzheimer gibi birçok hastalığa davetiye çıkarır.
  • Vegan olanlar için süt ürünlerinden sağlanan kalsiyum eksikliğine bağlı diş kayıpları, kemik erimesi (osteoporoz) hamilelik dönemi ve ileri yaşlar için yaşam kalitesini düşürebilen yan etkilerdir.
  • Demir eksikliğine bağlı anemi oluşma riski fazladır.
  • Hayvansal ürünlerde bulunan ve insan vücudu için elzem olan çinko deri, cilt sağlığı için önemlidir ve eksikliğinde büyümenin durması, organ ve iskelet bozuklukları, bağışıklık sisteminde yetersizlik oluşur.
VEJETARYENLER İÇİN ALTERNATİF BESİNLER

Süt ve et yerine soya sütü kullanılabilir.

Kurubaklagiller de iyi protein kaynağıdır ancak; protein miktarı ve kalitesi açısından etin yerini tutamazlar.

--> Kurubaklagiller tahıl kaynakları ile birlikte tüketildiğinde protein kalitesi artar. Yianında C vitamini içeren sebze ve meyve ile yendiğinde demir emilimi artar. Kurubaklagil, tahıl ve salatadan oluşan sağlıklı menüler hazırlanmalı tüektilmelidir.

Kalsiyum, magnezyum gibi minerallerin yeteri kadar alınması için de maden suyu tüketilebilir.



SAĞLIKLI BESLENME HER BESİNDEN YETERİ MİKTARDA TÜKETME İLE GERÇEKLEŞİR. HER BESİNİN KENDİNE HAS ÖZELLİKLERİ VE İÇERİKLERİ VARDIR. BİR BESİNDEN TAMAMEN VAZGEÇMEK YERİNE YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEK ANNE VE BEBEK SAĞLIĞI İÇİN GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN HATALARDAN KAÇINMAK İÇİN EN BASİT VE GÜVENİLİR OLAN YOLDUR. :)




































22 Aralık 2016 Perşembe

Cistus Tea (Laden Çayı)

     Bu aralar yeni favori çayım laden çayı. Laden bitkisinin yapraklarından elde edilen ve pek çok faydası olan çayın tadı da oldukça güzel. Eşim de müptelası oldu. Tam da kış mevsimindeyken faydalarından yararlanıyoruz; çünkü grip ve nezle için yararlı etkileri var.

     Marketlerde görmemiştim hala da görmüyorum varsa bile. Ben bir tanıdık vasıtasıyla LR markasıyla tanıştım ve ne alsam diye düşünürken bu çayı diyetisyenlerin aldığını söyledi. Ben öyle danışanlarım sırf kilo versinler diye zayıflama çayı öneren, çok düşük kalorili diyet uygulatan ya da durmadan detoks yaptıran bir diyetisyen asla olmadım ve olmam da.

     Laden (cistus) çayının da zayıflama üzerine bir etkisi yok zaten. Daha çok üst solunum yolu enfeksiyonları, deri rahatsızlıklar ve mide rahatsızlarına iyi gelen etkileri var.

Laden Bitkisi Nedir:

Laden (cistus) : Ladengiller familyasından; İç Anadolu ve sahil bölgelerinde yetişen, kış aylarında yaprak dökmeyen, yeşil bodur bir çalıdır. Yaprakları karşılıklı dizilmiştir. Çiçekleri büyük, beyaz veya pembe renklidir. Meyveleri kapsüldür. İçeriğinde Ladan denilen zamk vardır. Tüylü laden gibi türleri vardır.
     Bileşiminde polifenoller bulunan laden çayı kardiyovasküler ve kanser riskini azaltan bir bitkidir. Ayrıca alzheimer hastalığını geciktirici özelliktedir. 



    Ülkemizde de yapılan araştırmalar mevcut. Ben bazı araştırma sonuçlarına göre faydalarını yazayım:

(Cistus – Laden) Bitkisinin Faydaları


  • Araştırmalara göre laden bitkisinin içerisinde bulunan maddeler bakteri ve mantarları yok eder. Aynı zamanda iltihapları da önleyicidir.
  • Çocuklar üzerinde yapılan araştırmalara göre ise laden bitkisi deri hastalıklarında tedavi edici etkiye sahiptir. Haricen kullanım için.
  • Anadolu Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre ise laden otu gastrit hastalığını önleyicidir ve gastrite karşı tedavi edici özelliktedir.
  • Alerjiye karşı tedavi edicidir. İltihaplı egzama, akne, besin alerjisi sebebiyle oluşan sulu, kabarcıklı ve kaşıntılı alerjiyi tedavi edicidir.
  • Bebeklerde hazır bezden kaynaklanan deri hastalıklarını iyileştirir.
  • Etkili bir şekilde cinsel gücü artırır.
  • Et alerjisine karşı tedavi edicidir.
  • Kadınlarda oluşan cinsel isteksizliği giderir.
  • Depresyona karşı tedavi edicidir.
  • Deri ve tırnak mantarlarına karşı tedavi edicidir.
  • Lenf bezi rahatsızlığında kullanılır.
  • Sinirleri yumuşatıcı etkisi vardır.

     Bir başka sitede yer alan faydaları da şu şekilde. Genel olarak etkileri aynı.
  • * Bağışıklık sistemini güçlendirir.
    * Nezleyi keser.
    * Dizanteride faydalıdır.
    * Öksürüğe ve solunum yolu şikayetlerine iyi gelir.
    * Balgam söktürür.
    * Adet düzenleyicidir.
    * İshal önleyici etkileri vardır.
    * Kramp çözücü ve anti bakteriyel etkilere sahiptir.
    * Besin alerjisinin neden olduğu deri iltihaplanmasında fayda sağlar.
    * Egzama ve diğer cilt sorunlarında faydalıdır.
    * Kaşıntılı, kabarcıklı, sulu egzama gibi deri hastalıklarında kullanılır.
    * Pişikleri geçirmek için kullanılır. Özellikle çocuklarda meydana gelen pişiklerde kullanılır.
    * Cinsel uzuvlar, ağız içi, yutak, mide-bağırsak, deri ve tırnak mantarlarını geçirici etkisi vardır.
    Laden Otu Nasıl Kullanılır:
    Bitkinin yaprakları kaynatılmış suda demlenerek çayı yapılabilir. Alerjiye ve Cilt hastalıklarına karşı haricen de kullanılabilir. Bitki kozmetik ve parfümeri sanayinde ve sabun yapımında da kullanılmaktadır.
    Laden Çayı Hazırlanışı:
         Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış Laden otu demliğe konur ve üzerine 300-400 ml sıcak su konularak 5-10 dakika demlenmesi beklenilir. Elde edilen çay demi ile yaraların üzerine baskı yapılabilir.

Laden Bitkisinin Olası Yan Etkileri:


  • Yüksek tansiyon ve kalp hastalarının laden bitkisini kullanması sakıncalı olduğu için tavsiye edilmemektedir.
  • Uzun süre kullanımında uykusuzluk sorunu yapabilmektedir.
  • 2 aydan fazla süre kullanımında baş ağrısına sebep olabilmektedir. Bu sebeple 10- 15 gün ara vererek tüketilmesi önerilir.

     Şu an dediğim gibi ben gittiğim marketlerde bu çayın satıldığını görmediğim için bu markadan alıyorum. Akşamları içiyoruz. İçimi güzel sizin de yukarıda yazılanlar gibi problemleriniz varsa bitkisel olarak çözmeyi deneyebilirsiniz. Hiç faydasını da görmeseniz bile bitki çayı içmiş olursunuz. :) Su tüketiminiz artar.

     Çayı denemek isteyen ya da LR iş ortağım olmak isteyen olursa bana instagramdan ulaşabilir.
 
----> @dytmelekberdeniz



















28 Kasım 2016 Pazartesi

NAR tanem, NUR tanem, BİR tanem ...



Kışın içinizi ısıtan kırmızı rengiyle en faydalı meyvelerinden biri. NAR...

İçindeki şekerle diyabete, içindeki yağla obeziteye, içindeki antioksidan ve antienflamatuar bileşiklerle başlıca yaşlanmaya, kansere, alzheimera savaş açan meyve.

Su, fruktoz ve vitaminden oluşan pek çok meyveden farklı olarak nar; çekirdeklerinde protein ve yağ da içerir. Ayrıca iyi bir lif kaynağıdır ve bu da kabızlığı önlemede etkilidr.

Neler Yok Ki İçinde ?

1 nar yaklaşık olarak 1 günlük C ile K vitamini ihtiyacının yarısını, folik asit ihtiyacının ise; çeyreğini karşılar. Ayrıca yüksek oranda B1, B2, B5 ve B6 vitamini içerir. Çekirdeklerinde bulunan mineraller (fosfor, potasyum, manganez ve bakır) günlük ihtiyacın 5'te 1'ini karşılar. Az da olsa çinko, magnezyum, demir ve kalsiyum da içerir. bu zengin mineral içeriğinin yanı sıra sağlığa yararlı organik bileşikler de içerir. Bunlardan en önemli ikisi; punikalajin ve punisiktir.

Punikalajin polifenol grubundan olup bilinen en güçlü antioksidanlardan biridir. Sadece narın kabuğunda ve iç kısmındaki sarı renkli zarda mevcuttur. Narın genellikle yenmeyip atılan kısmında bulunan punikalajin hazır satılan nar sularında daha yüksektir; çünkü üretimde narın tamamı kullanılmaktadır.
Evde sıkılan ve kabuk içermeyen nar suyu yeşil çaya göre 2 kat, hazır nar suları ise 3 kat fazla antioksidan içerir.

Punisik Asit sadece nar çekirdeklerinde buluna bir yağ asididir ve yağ yakımında öenmli rolü vardır.
Nar çekirdeği yağı, kalp hastalığı göstergesi olan trigliserit düzeyini önemli ölçüde düşürür. Ayrıca yanlış beslenme sonucu gelişen yüksek kan şekeri ve insülin direnci problemlerini azaltır.

Kısaca nar;


  • Şeker içeren bir meyve olmasına rağmen içildikten 1-2 saat sonra şeker hastalarında kan şekeri düzeyini ve insülin direnci seviyesini azaltır. damar tıkanıklığını önler ve kalp hastalığı riskini azaltır.
  • Nar içerdiği antioksidanlar ile serbest radikallerle savaşır, kolesterolü kanda taşıyarak damarlarda biriken LDL kolesterolü düşürür ve damarların genişleyip rahatlaasını sağlayan nitrik asit seviyesini yükseltir. Nar bu özellikleriyle kalbe en yararlı besindir.
  • Fiziksel aktivite sırasında vücudun yorulmasını geciktirir ve damarları genişleterek daha uzun süreli performans sağlatır.
  • Yapısındaki anti-enflamatuar bileşikler ile de beyni korur ve parkinson, alzheimer gibi hastalıkların gelişimini yavaşlatır. Ayrıca hafızayı güçlendirdiğini söyleyen çalışmalar vardır.
  • Nar aynı zamanda antibakteriyel bir meyvedir ve diş plaklarını önlerken diş dokusunu sıkılaştırarak diş kayıplarını önlemede yardımcıdır.
  • Her meyve  için kanser önleyicilikten bahsediliyor; ancak nar için bu gerçek. laboratuvar ortamında nar özütünün meme, prostat, kolon ve deri kanser hücrelerinin çoğalmasını önlediği ya da yavaşlattığı görülmüştür.
  • Nar cilt için de yararlı. Kozmetikte pek çok ürün içinde görmemiz mümkün. Bunu da deri hücrelerini ve kollajen dokuyu arttırarak yapar.
Bütün bu özellikleri sayesinde narı soymaya bir zahmet üşenmeyelim, hatta benim gibi narı kabuğuyla sıkmak uğruna katı meyve sıkacağınızdan acayip motor kokuları getirebilirsiniz.

Narı hazır mevsimiyken bol bol yiyelim ve yedirelim.

Soyması zor diyenler için işte video :))









25 Ekim 2016 Salı

"ARA ÖĞÜN" DİYE BİR GERÇEK VAR.

1.5 yıl buraya yazı yazmadan geçmiş, çocuk büyümüş, neredeyse 3 yaşında olmuş... Zaman ne değişik bir kavram. "Göz açıp kapayana kadar geçiyor" sözünü ilk söyleyen kişiyi merak ettiriyor insana.

Aktif bir iş yaşamım yok hala, oğlumu büyütüyorum; tabii artık bu arada bazı planlar da yapıyorum ;) Bir süre önce hayalimde olan "DENGEM BESLENME" adı altında instagram hesabı açtım. Online diyet olarak başladım ufaktan. Destek verenlere teşekkürler.

Başlıkla ilgili yazı gelmek üzere...

Sağlıklı beslenme, daha uzun ve daha kaliteli bir yaşamın kilit noktası. Tabii bunun da gereği yeterli dengeli beslenmeyi 3-5 ay sonra bitecek bir görev gibi görmeyerek yaşam tarzı haline getirmek. Peki yeterli ve dengeli beslenmek ne demek?

Hemen herkes duymuştur "3 ana 3 ara öğün beslenin" diyorlar. Diyorlar da niçin diyorlar? Bir bildiğimiz var elbette. İnsanlar genelde ana öğünleri yapacaklarını bilirler, atlamazlar; zaten unutulan atlanan değer verilmeyen ara öğünlerdir.

Yazdığım zayıflama listelerini gören pek çok danışanım "ben bu kadar yersem kesin kilo alırım." diyor :) Bunun çok yemekle alakası yok. Yıllar süren ve devam eden pek çok araştırmanın sonucu olarak 3 hatta bazen 4 ara öğün tüketmenin beden üzerinde olumlu etkili vardır.


  • Ara öğün yapmak, kan şekerinin düşüşü ile meydana gelebilecek büyük açlık durumlarını engeller. Ana öğünden yaklaşık 2-3 saat sonra kan şekeri düşmeye başlar ve vücut tekrar acıkarak önüne ne gelirse onu tüketme ihtiyacı hisseder. Bu yüzden ana öğünlerden 1.5-2 saat sonra yapılacak ara öğün bu büyük açlık hissini ortadan kaldırarak gereksiz kalori alımını durdurur.

  • Ara öğün yapmaya alışmış olan vücut bu beslenme alışkanlığı sayesinde metabolizma hızını arttırır ve bu durum da kilo vermeyi hızlandırır.
Peki ara öğünde neler yemeliyiz??

  • Çok şekerli ve tuzlu yiyecek ve içeceklerden, içeriği bilinmeyen gıdalardan uzak durmalıyız.
  • Tek başına karbonhidrat kaynağı; kan şekerinin ani yükselip düşmesine neden olacağından yannda protein içeriği olan süt, yoğurt veya peynir ile birlikte tüketmek ideal olanıdır.
  • Ara öğünlerimizi maksimum 200 kalori olacak şekilde tüketirsek hem kilo kontrolü hem de kan şekeri kontrolü sağlamış oluruz.
  • Posa içeren besinlere diyetimizde yer vererek; midede tokluk oluşturabilir ve başlıca sindirim sistemi ile kalp-damar hastalıklarından da korunabiliriz.
Örnek ara öğünlere gelirsek;

  • 1 değişim meyve ve 2 adet ceviz
  • Yarım simit ve 1 bardak ayran
  • 1 dilim ekmek ve 1 dilim peynir
  • 1 değişim meyve ve 4 kaşık yoğurt
  • 2 galeta ve 1 bardak süt
  • 3 diyet biküvi ve 1 değişim meyve

Liste bu şekilde uzayıp gider. Benim zamanım yok ara öğüne diyenler... 2 kuru kayısı ve 2 cevizi yemek için ne kadar zamanınız olsun istersiniz :)


Gerçekleri göz ardı etmeyin. ARA ÖĞÜN diye bir gerçek var gerçekten. Şehir efsanesi değil. Zaten biz de Amerikalı değiliz :))))

Diyetisyen Melekber DENİZ